Dünya bir ritimle ortaya çıktı ve evrenin bu ritmi hala devam ediyor. Yeryüzünde hareketin ilk başladığı andan itibaren insanın içinde bu ritim vardı. İnsanlar ilk çağlarda ses çıkarmasını biliyorlardı ve bir hayvan gibi içgüdüleriyle hareket ediyorlardı. Bir süre sonra bir şeyleri almak ya da dertlerini anlatmak için işin içine hareketi soktular. İşte o andan itibaren dans başladı.
Çünkü insan, bedeniyle bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ve orada modern dans dediğimiz şey vardı. Bu garip sesler ve hareketler zaman içerisinde belli bir uyum sağlamaya başladı. İlkel çağların insanı, avını yakalayıp getirdiği zaman kabile üyelerinin merakını uyandırırdı. O da bunu bir şova dönüştürüp taşın ya da kocaman bir kayanın arkasına saklanıyor veya bir ağacın tepesine çıkıyordu. Oradan sanki bir ayı gelir gibi yapıyor, tepesine atlıyor, elindeki taşla başına vurup öldürüyor, sonra keskin bir taşla derisini yüzüyordu. Yani oradaki insanlara oynuyordu. Bu durum, görsel bir şeyi ortaya çıkardı: Dansı. Çünkü dans, uyumlu ya da uyumsuz hareketlerin bir araya gelmesiyle insanın kendini ifade etmesiydi. Diyaloglar da işin içine girince bu sefer ortaya tiyatro çıktı
Dansın ruh hali
Aslında tiyatrocu olan ama modern dans dersleri de veren Kürşat Alnıaçık "Bu anlatılacak bir şey değil, hissedilecek bir şey" diyor ve ekliyor: "Ben böyle bir hobim olduğu için çok mutluyum. Belki bu duyguları bir insanı dans ederken gördüğünüz zaman anlayabilirsiniz, 'Bu adam çok mutlu' dersiniz. Tabii insan sadece mutlu olduğu zamanlar dans etmez. Dans öyle bir şey ki, içinde bulunduğun ruh halinden çıkmak, duyguları dışarı çıkarmak ve bir şekilde onlardan kurtularak tekrar yenilerini alabilmek gibi. Vücutla hayat içinde kocaman bir devinim var. Ben ya mutlu olduğum için dans ederim ya da çok acı çektiğim için. Ama sonuçta acıyı yok ederim, dışarı atarım. O zaman bedenim ve beynim başka bir duyguya açık olur. Buna meditasyon ya da deşarj olma, boşalma denilebilir.
Çaresizlikten, öfkeden tepinen insanlar vardır bazen ama mutlu olduğu için de zıplayabilir insan. Bu vücudun bir tepkisidir. Bu da bir danstır. Dans dediğimiz, görsel anlamda bakıldığında 'Ay ne kadar güzel, çok estetik, her şey çok güzel' değildir sadece. Estetik olmayan bir şeyin de estetiği vardır mutlaka. Çünkü bu da ifadedir, bedenin kendisini ifadesidir. Modern dans da böyle bir şey, yaratıcılık sonsuz ve sınırsız."
Dansla çekingenliğini yenenler de var. İTÜ Makine Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Egemen Erbil, İTÜ Maçka Dans Kulübü'nde dansa başlamış. Ve diyor ki, "Dans ederken bazen huzur, bazen hırs, bazen azim duygularını tadıyorum; sadece dansa odaklanarak, içimdeki enerjiyi dışa vurduğumu hissediyorum. Her insanda bir çekingenlik duygusu vardır. Bende bu biraz fazlaydı, bu duygumu yendim."
Çünkü insan, bedeniyle bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ve orada modern dans dediğimiz şey vardı. Bu garip sesler ve hareketler zaman içerisinde belli bir uyum sağlamaya başladı. İlkel çağların insanı, avını yakalayıp getirdiği zaman kabile üyelerinin merakını uyandırırdı. O da bunu bir şova dönüştürüp taşın ya da kocaman bir kayanın arkasına saklanıyor veya bir ağacın tepesine çıkıyordu. Oradan sanki bir ayı gelir gibi yapıyor, tepesine atlıyor, elindeki taşla başına vurup öldürüyor, sonra keskin bir taşla derisini yüzüyordu. Yani oradaki insanlara oynuyordu. Bu durum, görsel bir şeyi ortaya çıkardı: Dansı. Çünkü dans, uyumlu ya da uyumsuz hareketlerin bir araya gelmesiyle insanın kendini ifade etmesiydi. Diyaloglar da işin içine girince bu sefer ortaya tiyatro çıktı
Dansın ruh hali
Aslında tiyatrocu olan ama modern dans dersleri de veren Kürşat Alnıaçık "Bu anlatılacak bir şey değil, hissedilecek bir şey" diyor ve ekliyor: "Ben böyle bir hobim olduğu için çok mutluyum. Belki bu duyguları bir insanı dans ederken gördüğünüz zaman anlayabilirsiniz, 'Bu adam çok mutlu' dersiniz. Tabii insan sadece mutlu olduğu zamanlar dans etmez. Dans öyle bir şey ki, içinde bulunduğun ruh halinden çıkmak, duyguları dışarı çıkarmak ve bir şekilde onlardan kurtularak tekrar yenilerini alabilmek gibi. Vücutla hayat içinde kocaman bir devinim var. Ben ya mutlu olduğum için dans ederim ya da çok acı çektiğim için. Ama sonuçta acıyı yok ederim, dışarı atarım. O zaman bedenim ve beynim başka bir duyguya açık olur. Buna meditasyon ya da deşarj olma, boşalma denilebilir.
Çaresizlikten, öfkeden tepinen insanlar vardır bazen ama mutlu olduğu için de zıplayabilir insan. Bu vücudun bir tepkisidir. Bu da bir danstır. Dans dediğimiz, görsel anlamda bakıldığında 'Ay ne kadar güzel, çok estetik, her şey çok güzel' değildir sadece. Estetik olmayan bir şeyin de estetiği vardır mutlaka. Çünkü bu da ifadedir, bedenin kendisini ifadesidir. Modern dans da böyle bir şey, yaratıcılık sonsuz ve sınırsız."
Dansla çekingenliğini yenenler de var. İTÜ Makine Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Egemen Erbil, İTÜ Maçka Dans Kulübü'nde dansa başlamış. Ve diyor ki, "Dans ederken bazen huzur, bazen hırs, bazen azim duygularını tadıyorum; sadece dansa odaklanarak, içimdeki enerjiyi dışa vurduğumu hissediyorum. Her insanda bir çekingenlik duygusu vardır. Bende bu biraz fazlaydı, bu duygumu yendim."